28 Mar 2011

Bugün Onları Anlatacağım!!


Bu gördüğünüz romantik çift benim ananem ve dedem :) Ortadaki -daha o zamandan tombik- bebek de ben oluyorum. Bugün onlardan bahsetmek istiyorum. Böyle mülayim durduklarına bakmayın, çok cazgırdırlar :P

- Dedem ve ananem 60 yıldır falan evliler. Düşünün bu fotoğraf bile 25 yıllık... Neyse yani 60 yıldır beraber yaşıyorlar. Yaşadıkları çoğu şeyi biliyorlar. Dedemin bir huyu vardır; bi konuda soru sorarsan sana o 60 yıllık birikimiyle cevap verir. Yani o 60 yılı neredeyse komple anlatır :P Ananemin de buna karşılık geliştirdiği bir tepkisi vardır : poffff'lamak!!  Yani şöyle olur : biz dedeme bir şey sorarız veya konu bir şekilde açılır. Dedem taaa çocukluğundan anlatmaya başlar. Ananem de bu sırada boş durma, başlar "pofffff, hofffff, üüffff" demeye :) Bir gün ben okuldan eve gelmiştim. Aynı apartmanda oturduğumuz için her gün onlara uğrardım. Girdim gene. Neyse laf lafı açtı. Dedem yine başladı anlatmaya. Ananemle biz aynı koltukta yanyana oturuyorduk. Dedem öyküyü bitirdiğinde ananeme baktım. Kendisi oturarak başladığı masal saatini, vücudu yerde, ayakları koltuğa kaldırılmış olarak tamamlamıştı. İşte bu kadar sıkılmıştı :)

- Her yıl gittiğimiz tatil beldesine yine beraber gittik. Daire kiraladık, yataklar yanyana yatıyoruz. Ananem ufak tefek olduğundan katlanan yatağı ona verdik. Gece yatmadan önce yatağını açtı ananem, hazırladı. Işıkları kapadı, yattı. Yattığı sol kolunun üstüne paldır küldür düştü. Biz hemen fırladık yataklarımızdan. Bir şeyi var mı diye bakıyoruz. Ananem sağ kolunu tutuyordu. Sonra sol kolunun üstüne düştüğünü hatırlayıp onu ovmaya başladı :) Sanırım şoktaydı. Olayın neden olduğunu anladık : Ananem yatağı tam olarak açmamıştı ve yatağın ortasına oturduğu gibi yatak geri kapanmıştı.

- Bir keresinde ananemle özel bir şeyler konuşacaktık ama dedem bir türlü odadan çıkmadığı için konuşamıyorduk. En sonunda dedem lavaboya gitti, biz de acele acele ve sessizce konuşmaya başladık. Biz konuşmaya başlar başlamaz dedem odaya dalıverdi. "Nolmuş, kimmiş?" falan diye sorular sormaya başladı. Biz de bir şey yokmuş gibi davrandık. Dedem tekrar döndü lavaboya. Biz yine sessizce konuşuyoruz. Ananem şu bombayı patlattı : koca kulakları da her şeyi duyar!!

- Yıllarca kuzenimle bana "bahçenin önünü süpürün" diye ısrar eden ananem, genellikle bize laf geçiremeyip en sonunda çkar kendi süpürürdü. Bir gün bize neden bahçenin önünü süpürmemiz için ısrar ettiğini öğrendik : Bulgaristan'da köyde, kızlar görücüler görsün kapının önünü süpürürlermiş. Böylece etraftan gelip geçenler kızın hem tipini hem çalışkanlığı görürmüş ve kısmetleri artarmış hanım kızımızın :) Yalnız ananemin unuttuğu, oturduğumuz mahallede karşımızda 1 oto tamirhanesi, 1 demir atölyesi, köşede bir kahvehane, hemen bitişiğimizde de televizyon tamircisi olduğuydu :P

- Ananem, kendisine dedemi soracağımız zaman : "kocan nerde?" " beyin napıyor?" falan diye sorarsak bildiğin köpürüyor. Çok ayıpmış koca demek, öyle diyor. Koca denir miymiş hiç koskoca adama? Biz de arada kızdırmak için kocasını soruyoruz kendisine :)

- Ananem gençken falan çoook zayıfmış. Hele bi kaç fotoğrafı var, Kibariye'nin annesinden ayırt edemezsiniz. Yıllarca hep şişmanlamaya çalışmış, çünkü o zamanlar şişmanlık makbulmüş. Geçenlerde en son İstanbul'a gittiğimde, kilolarımdan şikayet ediyorum falan... Ananem genelde sever etli butlu kadını, hep bana üzülme sen böyle de güzelsin falan der. O gün gıcıklığı mı üstündeydi bilemiyorum ama diyalog aynen şuydu :
             * Ayyy bunlar ne mariii? (sırt yağlarımı mıncıklar) Amannn evelden ep istiyeridim şişmanlamayı daa iiiikim şişmanlamamışım. İç iyi durmiyeri ya mariii...
           * Sağol anane, su serptin içime...

- Kendisi de denize girdiği halde, denize giren yaşlılara gıcık olur. Özellikle plajda şortla, mayoyla dolaşan, saçları beyazlamış yaşlı erkeklere ayrı bir uyuzluğu vardır. Onları görünce hep ayıplar, tiksinir falan :)

- Torunları içinden en çok benim evde kalmamdan korkuyordu kendisi. Sevgilim olduğunu öğrendiğinde herkesten çok sevinmişti. Evlenip 1000 km uzaktaki bir şehire yerleşeceğimi duymasın, üzülür diye bir süre sakladık. Öğrendiğindeyse tepkisi beklediğimizden çok uzaktı :
          * Eee kısmet. Gidecek tabi, naaabbaalımmm? Evde mi kalsın uşacık?
          * Annem ve benim gözlerimiz pörtledi...

- Torunları içinde de en pis, en beceriksiz benim olduğumu düşünürdü hep. Hoş çok haksız sayılmaz :P Arada telefon ederim, bulaşıkları günü gününe yıkayıp yıkamadığımı falan sorar. Nişanlandığım gece, bulaşıkları her gün yıkayacağıma dair yemin ettirmiştir kendisi bana :)))

- Ne zaman ona telefon etsem, ben alo demeden alo demez. Ben ısrarla telefonun bedava olduğunu falan söylesem de çok yazmasın deyip alel acele konuşur/konuşturur. Bir de o güle güle dediyse, senin ondan sonra bir şey söylüyor olman önemli değildir. Çat diye kapatır yüzüne telefonu :))) Sen önemli bir şey söyleyeceksen geri ararsın...

- Hayatımız boyunca erkeklerle samimi arkadaş olmamıza, onlarla oynamamıza, hatta konuşmamıza bile gıcık olan bize hep erkeklerle ilgili kötü şeyler anlatan, hanım kızların asla cilve yapmaması gerektiğini falan ima eden ananemin; yıllar sonra bir bombası patladı :) Meğer 17 yaşındayken dedemi tavlayan benim sevgili ananemmiş :) Dedem değil, ananem ona mendilini yollamış. Bunu kendisi kabul etmese de dedem aynen böyle anlatıyor.

Bugünlük yeter :) Sabahtan beri yazıyorum zaten. İki satır yazıyı toplam 4 saatte falan tamamladım. Arada durup Köfte Yağmuru'nu izledim, yemek yedim, aşkımı arayıp konuştum...  Şimdi de markete gitmem gerekiyor. Yemek yapacağım çünkü :))

Bbye... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder