5 Mar 2011

HB Kalem Gibiyim; Kolay Silinirim Ama İzim Kalır...

Böyle apaçi stayla bir başlıkla konuya girmek istemezdim, ama kaderde bu da varmış napalım... Ruh halimi en iyi bu başlık açıklıyor çünkü.

Yaş belli bir yeri geçtikten sonra, yeni dostluklar kurmak zorlaşıyor. Bu yüzdendir ki belki de, insan elindekilere sıkı sıkı sarılmak istiyor. Üstüne düşüyor. Gençliğin verdiği vefasızlığı üzerinden atıp arıyor - soruyor. Karşıdakinden de aynı şeyi bekliyor tabi... Yılları devirmiş dostluklara güvenip varını yoğunu, derdini sevincini paylaşıyor. Onun da zamanı geldiğinde, gerektiğinde böyle yapacağını düşünerek... Sonra bir gün geliyor, o yılların dostu kayıplara karışıyor. Yok ediyor kendini. Kendisini arayan bir arkadaşa cevap vermiyor. Tabi merak ediyorsun. Başına bir iş mi geldi diyorsun. Endişeleniyorsun. Aklın her an onda, ama aramaya da korkuyorsun. Çünkü en son iyi görmedin onu, tahmin ediyorsun ne olduğunu az çok... O yüzden üstüne de düşemiyorsun. Sıkmak istemiyorsun. Bir taraftan da yanında olup onu dostluğun kucağına almak, onunla ağlayıp, onunla atlatmak istiyorsun. Ama o seni aramıyor. Bir derdi var tahmin ediyorsun, ama o arayıp anlatmıyor. Zamanında senin yaptığın o açık yürekliliği; onu kız kardeşten ayırmayıp ağlayarak onunla dertleşmeni, ona açılmanı falan o hiç hatırlamıyor sanki... Sen yüreğin ağzında bekliyorsun.

En sonunda aranızdaki en azimli arkadaş ulaşıyor ona. Zar zor, kerpetenle bir iki laf alıyor ağzından. "Neredesin, merak ettik." diyor. Aldığı cevap çok üzücü... "Boşanıyorum." Devamı ise yaralayıcı... "Kızlara söyleme." Ama azimli arkadaş kabul etmiyor bunu. "Seni nasıl merak ettiler kaç gün. Neden söylemeyeyim?" diyor. "Tamam söyle ama bana soru sormasınlar." diyor. Bu kadar.

Kızlar aramaya bile korkuyor. Aramıyor tabi... Saygı duyuyoruz verdiği karara. Onu bekliyoruz sabırla. Plan yapıyoruz hatta. O aradığı gibi toplanıp bana gelecekler. Güzel bir sofra kuracağız, biraz da içeceğiz belki de... Dertleşeceğiz, ağlayacağız, şarkı söyleyeceğiz, güleceğiz ama en sonunda. Atlatacak. Bize yaslanacak. Biz onun duvarı olacağız,diyoruz... Ama olmuyor.

Günler sonra MSN'de konuşuyor sadece. Hiçbir soruya muhatap olmuyor. Çünkü sormamızı istemiyor, biz de sormuyoruz. Kendisi içinden geldiği gibi, içinden geldiği kadarını anlatıyor. Yorum yapmamaya çalışarak dinliyoruz. Ona hak veriyoruz. Olmadıysa olmadı, üzülme! diyoruz.

Sonra bi bakıyoruz, alakasız bir insanla alakasız bir samimiyet... Bize bir merhabayı çok gören bünye, ona yağlar ballar damlatıyor. Kıskanıyoruz haliyle. "Nerede kaldı bizim 10 yılımız? O kim oluyor da bizden daha kıymetli muamelesi görüyor?" diye düşünüyoruz, konuşuyoruz. Her yerden o alakasıza çağrılar bırakıyor, ona iltifatlar yağdırıyor. En acısı da bizi dost yerine koyup paylaşmayan o dost dediğimiz, bu alakasız kişiliğe çoktan dökmüş içini... Anlıyoruz, biliyoruz. O alakasız da kendini dünyanın en kıymetli boku sanıyor. Orda burda bizim gıyabımızda bir şeyler söylüyor. Ve ben o ana kadar onunla paylaştığım her derdim,sırrım için bi an pişman oluyorum, çünkü kendimi aptal gibi hissediyorum.

Herşeyi bir kenara bırakıyorum, çünkü o üzgün diye düşünüyorum. Aklım hep onda. Sırf onun için, ben 14saatlik; kesikli 4-5 saatlik yoldan gelmeye karar veriyoruz. Kızlar gecesi düzenliyoruz. Evlendikten sonra birlikte geçireceğimiz ilk gece. Yıllar sonra... Son 2 yıldır bir araya gelememişiz doğru düzügn. Kocalar olmadan tam bir kadınlar gecesi ayarlıyoruz. Nilüş bize evini açıyor. Peki ne oluyor??? Aptalca bir buluşma saati konusu evrilip çevrilip "Ben yarın aranızda olmayacağım"a getiriliyor. Bir de üstüne çocuk gibi bizi, tarafsız kalmaya çalışan Nilüş'e şikayet ediyor.

1 saatlik uykudan daha kıymetsiz olduğumuza mı yanalım, yerimize hemen birilerini bulma çabalarına mı yoksa enayi gibi onca yolu teptiğimize mi, bilemiyorum tabi... Tek istediğimiz onunla daha fazla zaman geçirmek olduğu halde -yoksa neden erken buluşmak isteyelim?- birden kendimi saçma sapan bir ortaokul muhabbetinin içinde buluyorum. Kırıcı olmamaya çalışarak yazdığım herşeye verilecek sivri bir cevap oluyor. Hiç alttan alınmıyor. Herkes çoook değişmiş anlıyorum. İmalar kırıcı. Aynı şekilde binlerce karşılık verebilecekken - ki çok çok daha kırıcı da olabilirdim o an - susuyorum. Sakinleşmeden konuşmak istemiyorum. Ertesi gün gelmeyeceğimi belirterek, bilgisayarı kapatarak yatıyorum. Sabah kalktığımda herşey daha gülünç bir hal almış olarak beni karşılıyor... Bizi ablasına şikayet eden bir çocuk gibi şikayet etmiş, görüyoruz. Suçumuz : onunla 1 saat erken buluşmayı istemek. Sürekli "1 saat daha az uyu, bu hafta izinliydin zaten" demek. Evet, suçluyum gerçekten. Ama herkesin nasıl değişebileceğini ve hiçbir arkadaşlığa asla güvenilmemesi gerektiğini unuttuğum için suçluyum. Şu yaşımda hala bu kadar salak olabilmeme kızıyorum bir de...

Oturup düşününce bana yapılan tek ayıbın bu olmadığı aklıma geliyor. Bulunduğu şehire hiçbir gelişimde bana bir telefon açıp "hoşgeldin cnm, şu gün buluşalım, görüşmeden gitme" dememiş; bir ramazanda önce evinde iftara alacağını iddia edip, sonra canı sıkılınca vazgeçmiş ve bunu biz aramasak haber verme zahmetine bile girmemiş; bir seferinde kendi arayıp söyleyebilecekken arkadaşımızla "bana kahvaltıya gelsin bu pazar" şeklinde haber göndermiş biri var karşımda... Son 2,5yıl boyunca msn'de ben selam vermeden asla bir "nasılsın?" dememiş, beni bir kez aramamış -son bayram hariç- , bir kez olsun ben o şehirdeyken bir organizasyon yapıp, fırsat yaratıp benimle görüşmeye çalışmamış, hep hazır organizasyonlara gelip orda da anlamadığım bir soğuklukla davranmış, bir kez olsun arayıp bir derdini,bir sevincini,onu bırak bir yaşadığını paylaşmamış, aslında beni arkadaş yerine hiç koymamış biri işte... Araya gerçekten mesafeler girmiş ve o çok değişmiş. Uzaklaşmış.

Bu yazıyı, otursam belki de sabaha kadar yazabilirim. Ama şu saatten sonra uzatmak bana ne fayda verir ki? Olan olmuş, kırılan kırılmış... Bir şeyler kopmuş. Sadece içimi dökmek istiyorum işte. Şu saatten sonra barışsak, konuşsak ne olur peki? Aynı olur mu herhangi bir şey? Olabilir mi? Hadi itiraf et, bu son olayın çok çok öncesinde vardı bir şeyler... Bu son olay sadece baruta ateş oldu.

Şimdilik bu kadar...

Bbye :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder