17 Mar 2011

Kociş Vol.1

Şu her postumda bahsettiğim meşhuuurr kocişimi anlatayım istedim biraz da :) Dünyanın en şeker kocişidir benimki ve bu memlekette karısının kaprisini bu kadar çeken ve karısına bu kadar kapris yapan (!) ikinci bi adam olduğunu sanmıyorum :)))





Bugün biraz onun başına gelen acayipliklerden bahsetmek istiyorum size :

- Kocişimle tanıştıktan sonra 2-3 ay sadece telefon aracılığıyla görüşebildik. Çünkü ayrışehirlerdeydik. Ben üniversite öğrencisi olduğumdan mesaj bedavaydı ve biz de bol bol mesajlaşıyorduk. En sonunda buluşmaya karar verdik ve o kalkıp benim için İstanbul'a geldi. (14 saat araba sürerek) Neyse o gün, Cevahir AVM'de buluştuk, ordan Ortaköy'e geçtik.Boğaz turuna katıldık. Ama henüz çıkıyor muyuz çıkmıyor muyuz belli değil :) Vapurdaninince Sarıyer sahili görmek istedi benim bitanem. Biz bindik arabaya, gidiyoruz. Böylesalakça bi gerginlik var, belirsizlik yüzünden sanırım. Bari dedim, ben belli edeyim beğendiğimi, olumlu olduğumu falan... "Pazartesi arkadaşlarımla buluşalım mı?" diye sordum. Kocişim anlamadı "sana bağlı" dedi. Ben tekrarladım, "yani buluşalım bence" dedim. Bu yine anlamadı, kafa nasıl dağınıksa artık ahahahah. Hala"sana bağlı" deyip duruyor bozuk plak gibi :)))) En sonunda sinirlerim tepeme fırladı. Döndüm buna "çıkalım diyorum, anlamayacaksanmesaj çekiyim" dedim. O an jeton düştü :)) Sarıyer'e gelir gelmez de karşıdan karşıya geçirme bahanesiyle belime sarıldı köfte hahahah

- Hani dedim ya ilk gün boğaz turuna katıldık diye. Hah işte o vapurda, bu arkadaş binmeden önce cappy almıştı, teneke kutulardan. Ben en kenarda oturuyordum, çöp tenekesi benimyanımdaydı, diğer yanımda da aşkitom oturuyordu. Neyse yolculuk boyunca çok sıkıntılıydı. Garip garip hareketler yapıyordu. Cappy'yi içti, yan tarafına koydu. Ben de ver çöpe atayım kutuyu dedim. Bu paldır küldür bi aldı kutuyu, üzerine meyve suyu döküldü :))) Meğer tamamını içmemiş ve heyecandan unutmuş :))) Neyse ki üzerinde kot vardı ve hava çok sıcaktı. Leke kalmadan kurudu biz inene kadar... Bi de yol boyunca tam benim arkamdageminin direklerinden biri vardı. Kocişim sürekli o direğe sarılıp üfleyip püflüyordu. Daha sonraları bunu sorduğumda : "o gün seni görünce, bu kız beni beğenmez. Ben akşam döneyim eve, gibi planlar yapıyordum." dedi. Yirim :))

- Sevgilimle bir gün Cevahir AVM'de sinemaya gitmiştik. Film de şuydu hatta :) Filmden çıktık. Benim aşkım da Burhan Altıntop çantasıyla gezerdi o zamanlar :))) Yürüyen merdivenlerde aşağı iniyorduk ki, nasıl başardıysa, iki merdivenin arasındaki o boşluğa çantasını düşürdü. Çantanın içinde cüzdan, kredi kartları, ehliyet, arabanın anahtarları, herşey var yani... Bir telaş yaptı bizimki. Başladı yürüyen merdivende geriye doğru koşarak tırmanmaya. Merdiven de nasıl dolu, nasıl kalabalık. Herkes filmden çıkmış sonuçta. Benimki bi yandan da bağrınıyo çantaamm çantaamm diye :) Beni falan unuttu. Sonra ulaştı çantaya, aldı. Nasıl mutlu böyle :) Arkamda iki tane amca vardı. "Seninki çok mutlu bak" diye benle dalga geçmişlerdi hatta...

- Yine başka bir gün Cevahir AVM'de sevgilim çok erken geldiği için kahvaltı ediyoruz. Amabiz açmışız resmen Cevahir'i. Çok az insan var yani. Benim sevgilim eskiden öyle her normal insanın ettiği gibi kahvaltı etmezdi. Kebap, lahmacun falan yerdi. Dolayısıyla biz deHacıoğlu'nda oturmaya karar verdik. Benimki gitti, lahmacunlarını aldı, gelip masaya oturacakken bi baktım; o 1,85 adam havada takla atıyor hahahaha nasıl başardıysa düz yolda düştü, elindeki tepsiyi ise canı pahasına korumuştu Lahmacunlar yerinden bile oynamamıştı. Hacıoğlu çalışanları da, sevgilimin sayesinde güne gülerek başladı.

- Düğün günümüzde, F.annem de bele aynı kuaföre gelecek. Malum onlar İstanbullu değil vebildikleri başka bir yer yok. Şehir dışından çok gelen olduğundan ve o akşam arabamızla balayı için yola çıkacağımızdan, düğünümüz gündüz oldu. Sabah erkenden F.annemi getirecek aşkitom ve biz kuaföre gideceğiz. O gün de bu Ahmedi Necat denen adamınİstanbul'a gelip bir de gezeceği tutmuş. Bütün anayollar gibi Vatan Caddesini de kapamışlarve benim sevgilim o yolu biliyor bir tek bize gelmek için. Sabahın 8inde telefonum çalıyor. Ağlamaklı bir ses bana "aşkıığmmm yolları kapamış bunlar. Ben napıcam, yolu bulamıyorum" diyor :) Bir yandan da erkek kardeşiyle atışıyolar "şuraya dön, buraya dön bilmem ne"diye :))) Ben sustum bunların kavgasını dinliyorum telefondan. Ama bi yandan da çaktırmadan gülüyorum. Belli edersem ben de alıcam çünkü nasibimi. Neyse o gün nasıl oldu bilmiyorumama tam vaktinde bize gelmeyi başardılar ve gördüğünüz gibi evliyiz :P Ahmedi Necad engel olamadı saadetimize :P

- Aynı gün düğündeyiz. Daha çıkmamışız. Gelin odasında bekliyoruz. Kardeşim ve yeğenim habire gelip gelip minibardaki bedava meyve sularını götürüyorlar. Biz de bekliyoruz. Arkadaşlarım gelmiş, konuşuyoruz. Gizlice foto çekiliyoruz, çünkü orduevine foto makinesi sokmak yasak :) Neyse sonra odayı boşalttılar. Bizim sıramız geldi. Nikahı da salonda kıydıracağız,masamız hazırlanmış. Benim sandalyeme eşşek kadar duvak yapmışlar. Onun sandalyesi sade. Benim sevgilim, o heyecanla bunu görmüyor ve benim önümden geçip gidipbenim sandalyeme oturuyor :))) Askerler "komutanım orası size değil" falan diyor ama aşkitom öyle heyecanlı ki bir kaç tekrardan sonra farkediyor :) Ama hiç bozulmuyor, hiç triplere girmiyor... Gayet hoş bir şekilde kahkahalar atıyoruz karşılıklı. Herkes yerine geçiyorsonra :))) O günü daha sonradan anlatan annemin yorumu : "hiç salak gibi durmuyordunuz. Aksine çok tatlıydınız" oluyor.

- Yeni evliyiz. Eşimin kardeşi evimize ilk defa gelmiş. Biraz oturup, dışarı çıkmaya kararveriyoruz. Evin o zamanki popüler konusu mutfak lavabosunda el yıkamanın yasak oluşu. Sürekli eşimi uyarmak zorunda kalıyorum ben. Neyse sokak kapısı mutfakla karşı karşıya.Tam çıkarken eşimi görüyorum, mutfak lavabosunda elini yıkıyor. Bağırıyorum birden "aşkıaaağğmmm, nağpıyosuuuaannn??" Telaşa kapılan eşim, eline geçirdiği ilk su bardağını çalkalamaya başlıyor. "Bardak pis kalmasın dedim aşkım" diyor :))))

- Son olarak da Zeytin'i nasıl aldığımızı anlatmak istiyorum. Evliliğimizin ilk 2 yılı boyunca eşim hep köpek istedi. Böyle başımın etini yedi bildiğin. Daha önce benim köpeğim olmuştu ama onun hiç hayvan beslemesine izin vermemişti babası. Dolayısıyla ikimizin de hevesi vardı.Ama ben zorluklarını bildiğimden pek istemiyordum, köpek sevmediğimden değil yani...Neyse sonunda benim de canıma tak etti ve beraber almaya karar verdik. Neyse gezdik dolaştık, bi petshopta bu minicik terrieri gördüm. Avcum kadar kapkara bir dişiydi :) Aldık,veterinere götürdük. Her şeyini yaptırdık. Eve geldik. Veteriner ayrı odada uyusun dedi diye, biz küçücük köpeği aldık kapadık bi odaya. Alalh'ım sabaha kadar ağladı. Benim içim parçalandı böyle onu duydukça. Eşim de gürültüden sinir küpü oldu, hiç uyuyamadık. Sabaha karşı ben gittim Zeytin'in olduğu odada uyudum. Anca öyle uyuyabildik biraz. Ertesi sabah sevgilim gözünü açar açmaz ilk şunları söyledi : "aşkım bunu geri verelim" Tabi ki kabul etmedim.


Şimdilik bu kadar...


Bbye... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder