20 Eki 2011

Ne Zaman Bitecek?

İçimiz yanıyor. Yine bir sürü ana kuzusuna yazık ettiler. Erkek evlat bekleyen bir anne adayı olarak üzüntümü tarif etmem mümkün değil. Allah herkese önce akıl-fikir, sonra vicdan versin. Ve birileri artık bu kısır döngüye bir DUR! desin.

11 Eki 2011

Yuppii!!!!

Artık yeterince içimde tuttuğum bir şeyi paylaşabileceğimi düşünüyorum ve açıklıyorum :) 17 haftalık afacan bir erkek çocuğuna hamileyim :))) Eğer gördüğümüz şey bir parmak gölgesi falan değilse, çok yakında şehzade anası oluyorum :P


Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde, yıllardır bebek sahibi olmak isteyen eşimle beraber bir laboratuvardaydık. Sonucun pozitif olmasını ikimizde hiç beklemiyorduk, çünkü hem ben  PCO'luydum hem de bu daha ilk denememizdi. (maşallahhh!!) Danışmadaki kız soyadımı sordu, sonuçlarımı eline aldı ve "ne bekliyorsunuz?" diye sordu. Biz de "bilmem" gibisinden başlarımızı salladık. Sonra kız kocaman bir tebessümle pozitif olduğunu söyledi. Eşim şok geçirdi. Oradaki tüm çalışanlarla tek tek tokalaştı. Hemen sonuçlarımızı alıp doktorumuza koştuk. Doğruydu, 5 haftalık hamileydim :) 1 hafta kadar sonra da bebeğimizin ilk kalp atışlarını dinledik. Harikaydı. Öyle güçlüydü ki, hayran kaldım. Bebeğinin kalp atışlarını ilk kez duyan her anne adayı gibi ağlamam beklenirken, ben gülmeye, kahkahalar atmaya başladım!! Benim için böylesine bir şeye tanık olmak inanılmaz derecede mutluluk vericiydi çünkü.

Şimdi 17 haftayı geçirdik bebeğimizle. Her akşam babasıyla ve benle uzun uzun konuşuyor. Şimdilik biz anlatıyoruz, o dinliyor. Kafamızın etini yiyeceği günler yakın nasıl olsa :) Bunu telafi eder o zaman :) Heyecanı bambaşkaymış gerçekten. Mesela geçen gün Torium'a gittik. Sadece ve sadece bebe mağazalarını gezmek istedi canımız. H&M mağazasına bile sadece ona kıyafet bakmak için girdik. İlk kıyafetlerini de aldık :) Birisi üzerinde "my dad is stronger than yours" yazan minicik bir t-shirt; diğeri de sarılı-beyazlı bir zürafa kıyafeti gibi bir şey :)) Küçüğümün henüz bir dolabı olmadığından kendi dolabımda baş köşeye astım onları. Her gün bir kere de olsa çıkarıp seyrediyorum.

Bebe mağazaları inanılmaz eğlenceli. Bir sürü değişik şey görüyorsunuz. Gerekli gereksiz hepsinden bebişinize almak istiyorsunuz. Mesela bugüne kadar gördüğümüz en ilginç şey, içini doldurduğunda müzik çalan bir lazımlıktı :) Törenle kaka yapacak tabi benim şehzade oğlum :)))) Hayır, hayır almadık onu. Ama her an alabiliriz. Çünkü bunu üreten zekaya hayran kaldık :))

Neyse yazıyı fazla uzatmayayım. Artık bunu tanıdığım herkese haykırabilmiş olmak beni çok rahatlattı. Hiç sırların insanı değilimdir de :)

Bi de ileride bebeğim okusun diye yazdığım bir blog daha açtım.  Bebekle ilgili paylaşımlarımı daha çok orada yaparım sanıyorum :) İçimdeki Sihirli Fasulye koydum adını da.

Şimdilik yazımı noktalıyorum. Şu ana kadar söyleyebileceğim tek şey ise, çok ama çok heyecanlı olduğum!!!

3 Eki 2011

Düğün Anıları



Yıllar sonra İstanbul'a geri taşınınca düğünlere gitmeye tekrar başladım. Her yıl en az 3-4 düğün olur ailede. Cumartesi akşamı da yine bir düğün vardı. Ben de oradaydım tabi :)

Bir kere kız daha 20 yaşında ya ar ya yoktu. Yani bazı kızlardaki bu erken yaşta evlenme merakını asla anlamayacağım. Önce okulunu bitir, üniversite ortamını gör... Evlilik kaçıcak sanki. Pehh... Gelin fiziksel olarak da öyle zayıf, öyle minicikti ki; kendimi 15inde kızı evlendirdikleri bir köy düğününde gibi hissettim... Damat saçlarını mandaya yalatarak aileyi büyük bir berber faturasından kurtarmıştı. Gelin geceye topuklu ayakkabılarla başladı,ancak yaklaşık 2 saat süren takı merasiminden sonra gelin odasından converse'leriyle çıktı. Hayatımda gördüğüm en oynak 2.gelindi. 1.si 30lu yaşlarının sonlarına doğru evlenene, düğünde eteklerini iki yanından toplayıp kaldıra kaldıra kudurmuş gibi oynayarak; genç yaşta saçları dökmüş damadın bile ağzını açık bırakan bir gelindi. 2.si de bu ufaklık işte :) Kravatını kafasına bağlamış olan damatla oynayan küçük gelinimiz, roman havasında kendini kaybedince; ele güne karşı "halimiz,vaktimiz yerinde çok şükür" mesajı vermek isteyen damadın paraları saçmasıyla daha bir coştu. Coşkusuna yenilerek eteklerini toplayıp, romanı falan bıraktı ve yerdeki paraları toplamaya koyuldu. Tutumlu gelinimzi kutluyor, aile ekonomisine yaptığı katkılardan ötürü teşekkürü bir borç biliyoruz. Keşke her gelin bu kadar düşünceli olsa. Ülke ekonomimiz kalkınır.

Daha fazla dayanamayıp düğünden ayrıldık. Zaten saat 11'e geliyordu. Eve vardığımda yerimden hiç kalkmadığı9m halde ayaklarımın acayip ağrıdığını fark ettim. Hemen yattım. Sabah uyandığımda saat yine 11idi :)

Bi ilginç şey daha oldu. Eve dönerken bindiğim minibüsün şoförü, İstanbul trafiğine aldırmadan hem usta manevralar yapıyor hem de iddia oynuyordu. Yanlış okumadınız, bildiğimiz iddia... Kuponu tuttu mu bilmiyorum ama eve çok hızlı geldik. Teşekkür ediyorum kendisine de...

Benden bu kadar.

NOT: eklemeden geçemeyeceğim, bugüne kadar gördüğüm en güzel düğün kendiminkiydi. Hıh!

Bbye.. :)