25 Haz 2011

Sıkıldım...


2,5 yıllık evde oturup sıkılma tecrübem sonucu bu alanda uzmanlaşmış olmalıyım ki, girdiğim işte de bana yaptırılan tek şey bu. Özgeçmişime gönül rahatlığıyla en uzun deneyimim olarak bunu yazabilirim : "oturup sıkılmak"

Doyumsuz falan değilim. 2,5 yıl evde oturup, bir işe girebilmek için sürekli dua ettim ben. Şimdi çalışmaktan falan sıkılmış değilim. Aksine yoğun günleri seviyorum. Hem zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum böyle günlerde, hem yeni şeyler katıyorum kendime hem de kişisel anlamda kimseyle muhatap olmak zorunda kalmıyorum. Kendi işime bakıyorum ve iyi işler çıkardığımı düşünüyorum. Ama böyle günler fazla değil maalesef. 

Günlerimiz genellikle oturup sıkılmakla geçiyor. Hala lisansör olduğum için bana iş yaptırmadıklarını düşünmeyin, 5 yıllık mühendisi de boş oturuyor, şefi de, müdürü de... Müdürümüz yoğunluktan gebersek de çalışmıyor zaten. Diğer bir-iki departmanın müdürüyle kanka kendisi. Akranlarıyla çay-sigara muhabbetinde kendisi bütün gün... Bazen onlar bizim ofise oturmaya geliyor, bazen bizim müdür onlara çaya gidiyor, bazen de kamelyaya çıkıyorlar. Ayy hayatları böyle zor kararlarla dolu işte şekerim, ne yaparsın müdür olmak kolay değil... Üstelik bir de -yasak olmasına rağmen- ofiste sürekli sigara içiyorlar ve üst düzey oldukları için kimse uyar(A)mıyor.

Böyle iş-güç olmayınca sürekli birileri beni izliyor. Sürekli birilerinden laf yiyorum. Sonuç itibariyle bi tarafımdan vazife uydurup kafama göre iş yaratacak değilim. Birilerinin benimle ilgilenmesi, işi öğretmesi, yetiştirmesi gerekmez mi? Ben mi yanlış biliyorum ki her şeyi? Dışarıdan bakıldığında çok kurumsalmış gibi gözüken, dünya ve Türkiye devleriyle çalışan bir firmada çalışıyorum. Ama çalışma koşullarından kurumsallık adına hiçbir şey yok. Maaşlar çok adaletsiz ve az. Eşimin de kazancı olmasa kesinlikle geçinemem tek başıma bu maaşa. Ayrıca ilk duyduğumda gerçekten sevindiğim pozisyonumun içinin boş çıkmış olması da cabası. İK'nın ve yönetimin aldığı ortak kararlarla değil kişilerin canının istediği şekilde işliyor süreçler. Gerçekten can sıkıcı. Öğle paydosumuz bile sadece yemek yediğimiz o 15 dakikalık aradan ibaret. Belirli bir saati, süresi yok.

Cuma günü her şey öyle güzel başlamıştı ki. Umut dolu uyanmıştım. Çok mutluydum. Cuma'ydı çünkü :) Kim sevmez ki Cumaları? Bugün hiçbir şey günümü mahvedemez derken, bir şey oldu ve günüm mahvoldu. Yaşam enerjim çekildi damarlarımdan. Anlattığımda belki de "bu muydu yaa?" diyeceksiniz bazılarınız, ama içimde birikmişlerin üstüne gelince tuz-biber oldu işte. En iyisi artık şu saçmalığı anlatayım...

Sabah 9:00 itibariyle elimdeki tüm işleri bitirmiştim. Bir iş arkadaşımın masasında oturmuş, onun bilgisayarda yaptığı bir işi izliyordum. Arkadaşımın masası da md.ün masasının yanı. Daha o saatlerden, yine esnemekten gözlerimizin sulanacağı bir gün geçireceğimiz belliydi. Cep telefonumu elime alıp eşime bir mesaj çektim. Sonra eşimden cevap geldi. Onu okurken, tam arkamda yine akranlarıyla muhabbette olan müdürümün bana seslendiğini duydum. Yapılacak bir iş olduğunu düşünerek "efendim?" dedim. "Seni sürekli elinde cep telefonuyla görüyorum. Daha geçen gün uyarı aldın. (uyarı dediği şeyi ben değil, 5 yıllık müh aldı. Markafoni sitesinde geziyordu, ben de onun masasında yanında oturuyordum o sırada ve başka bir departmanın müdürü gelip laf sokup gitti.O lafı neden bana soksun hiç bilmiyorum. 2 aydır orada olduğum halde bana bir bilgisayar bile alınmadı. İstesem de giremem yani.) Dikkat et biraz." dedi gayet hoş olmayan bir ses tonuyla. Ve alay ederek ekledi :"Bi durum varsa eve göndereyim, git." Ben de bu alay edişe karşılık "Zırtapoz Bey, bir sorunum olsa da bunca insanın içinde, bu şekilde sormuş bir amirime kesinlikle anlatmam. Kusura bakmayın." diyemedim tabi; her ezik lisansör gibi domates gibi çekirdeklerime kadar kızarıp "Tamam Zırtapoz Bey." diyebildim. O an aklıma son 3 aydır yaşadıklarımın hepsi hücum etti. İşe alım sürecinde bu adam bana açık açık benle ilgili olumlu düşünmediğini belirtmişti zaten. Çünkü sorduğu bir yoğunluk sorusunu bilememiştim mülakatta. Gerçi o da benim ona sorabileceğim bir çok şeyi bilemeyebilirdi. Ama bizim soru sorma hakkımız yok. Ben 3. kez mülakata çağırılmayı beklerken, bir hafta sonra işe alındığımı öğrendim. Büyük ihtimalle orada müdür olan tanıdığımın ısrarları sonucu işe alındım. (Israr etmesini ben istememiştim, beni işe sokmasını bile söylememiştim. Tamamen kendi inisiyatifiyle bunu yapmış olmalı. Çünkü hayatımda birilerine borçlu olmaktan hiç hoşlanmam.) Kendi bölümüme geçtiğimden beri sürekli inceden inceye dokundurulan laflar, iyiden iyiye sinir bozucu bir hal almaya başladı. Sürekli bir "seni lütfettik de aldık, yoksa senden bi halt olmazdı" havası esiyor ortamda. Almasaydınız kardeşim. Sanki ben bayılıyorum 3 kuruş maaş için her gün 2,5 saat yol gitmeye, 6da kalkıp 7de evde olmaya, bir halt yapmadığı halde büyüklenip duran insanların meymenetsiz suratlarını çekmeye... Buyurun kovun, beni de bu dertten kurtarın!

Göz yaşlarım gözlerime doldu anında. Masasında oturduğum arkadaşıma belli etmemek için üst üste esnedim birkaç kere. Sonra tuvalete gidip orada ağlama kararı aldım. Orada da beni izleyemezlerdi ya :) Hemen kalkamadım tabi, dikkat çekmek istemedim. Bir 20 dk daha oturduktan sonra kalktım gittim tuvalete. Tam rahatlayacağım diye düşünürken başka bir kız arkadaşımın daha tuvalette ağlıyor olmasıyla planım bertaraf oldu. Yaşadığım kısa ikilemden sonra ağlamaktan vazgeçip, içime atıp her şeyi, onu teselli ettim. Kendisinin de müdür mağduru olduğunu öğrendim ve birbirimize içimizi döküp rahatladık...

Sonra ofise döndüm. Bi de akşamüstü adama bisküvi falan ikram ettim. Böyle de ezik bir insanım. Hafta başlamasın diye dua ediyorum şu an. Oraya dönmek istemiyorum. Umarım sevgilimle planladığımız her şey gerçekleşir ve ben onlara Ajdar'ın pop star jürisine yaptıklarını yaparak ve "Nane-Nane" şarkısını söyleyerek veda ederim.

Bbye...




11 Haz 2011

Huu Huu!!! Kimse Var mııı?



Uzun zamandır bloga uğrayamadım. İşe başladım ve sabahın 6sında uyanıp,7 de evden çıkıyorum. Akşamları da saat 7 gibi evde oluyorum. İşyerim evime biraz uzak çünkü. Bir de laptopum bozulduğundan, bu sıcakta klimasız odada duran masaüstü bilgisayara hiçççç elim gitmiyor açıkçası. Şu an bunları yazarken bile şıpır şıpır terliyorum .

Bu süre zarfında neler yaptım kısa bir özet geçeyim:

  1. İşe başladım. Mühendisim artık. Ama cidden çok yorulduğum günler oluyor. Özellikle yol beni çok yoruyor. Gerçi üniversitede de günde toplam 3 saate yakın yol yapardım. Benim kaderimde var herhalde bu. Çalıştığım departman güzel ve eğitici bir bölüm. Şimdilik memnunum çok şükür. İlk maaşımı da aldım bile bu arada. Hatta doyasıya yedim paracıkları :p
  2. Geçen hafta hasta olduğumu öğrendim. Hastalığım zamanımızın en çok duyulan kadın hastalıklarından biri olan Polikistik Over Sendromu, yani PKO veya PCO. Bunu öğrendiğimden beri moralim çok bozuk. Kendimi hasarlı/hatalı gibi hissediyorum.
  3. İnternetten hastalığımla ilgili birçok araştırma yaptım. TV kanalları da sözleşmiş gibi, bu hafta hep bu hastalıktan bahsetmişler. Eşim de onları dinlemiş. Sonuç itibariyle tam olarak neden oluştuğu bilinemeyen bu hastalığı kilo alımı tetikleyebiliyormuş. Ben de uzun zamandır aldığım kilolardan yakındığıma göre, sebebin bu olması çok makul. İşin üzücü tarafı ise, bu hastalık kiloyla besleniyor, hasta olduğunuzda ise kilo alımı hızlanıyor. Kilo vermek güçleşiyor. Kilo almaya devam ettikçe ise hastalık güçlenebiliyor. Tam bir kısır döngü anlayacağınız. Umarım kırabilirim bu döngüyü…
  4. Yatak odasına bir klima almaya karar verdik. Burası cehennem gibi oldu bile. Yarın oyumuzu da kullandıktan sonra Akdeniz sahillerine atabiliriz kendimizi.
  5. 2 gün önce, Ülker’in antepfıstıklı beyaz çikolatasından küçücük bir parça attım ağzıma. Ben çikolatayı çiğnemem, ağzımda eriterek yemeyi severim. Yine öyle yapıyordum ki, yaklaşık 10 yıl önce oydurup; bir daha dişçiye uğramadığım dişim öyle bir ağrıdı kiiii yerimden sıçradım. Seyrelsin diye – kimyacı kafası- su üstüne su içtim. Bana mısın demedi arkadaş… Benim öyle kıvrandığımı gören kocişkoşum hemen doktordan randevuyu çaktı tabi. Sabah gözümü dişçi korkusuyla 6:30da açtım. Dişçime 10:30da gittim. Kanal tedavisi yapılacağından emin olduğum dişime sadece dolgu yapıldı ve işim bir 15 dakikada bitti çok şükür :) Hacettepe mezunu olan doktorum gerçekten çok iyi bir dişçi. Daha önce de 20lik dişimi ameliyatla çıkarmıştı, dikiş atmıştı hatta. Ama hiçbir şey hissettirmemişti :) Mersin’de yaşayan herkese Ali Arıkan’ı (Merdiş) tavsiye ederim. Hatta şehir dışında olanlara bile tavsiye edebilirim, çünkü diş işlemleri Mersin’de oldukça uygun ücretlere yapılıyor.
  6. Alkolü bir süreliğine bırakma kararı aldım. Hem tedavim için antibiyotiğine varana kadar çeşitli ilaçlar kullandığımdan hem de alkolün yarattığı kalori alımını durdurmak için yaptım bunu :) Kola bile içmiyorum hatta. Siz de içmeyin. Tu, kaka onlar :p
  7. Sörvaynın izliyoruz eşimle :) Hastasıyız Taner’in. Oradaki kızlara bazen gerçekten inanamıyorum. Yani, Taner o kadar şefkate aç ki, bir tanesi ona bi abla, bi anne şefkati göstermeyi akıl edemedi. Azıcık ablalık yapsalardı kendi taraflarına çekebilirlerdi onu kolayca… Ama kızlar yine kızsal triplerine girdiler, ıykkk böyykk muhabbeti yaptılar.. Taner’i de Niyat doğan kaptı. Yazık oldu kızancaaza… -DaçminnnGoooşşş,muz avına çıkak!!-
  8. Game of Thrones izliyoruz. Son sürat gidiyor dizi. İnanılmaz bir temposu var. Çok beğendim ben. Şimdi kara kara 22 Ağustos’tan sonra nasıl izleyeceğimizi düşünüyoruz açıkçası. Bir fikri olan varsa bana ulaşsın :)


An itibariyle aklıma gelen detaylar bunlar :) Haa bi de size bir kampanyadan bahsedeyim. LaSenza iç giyim mağazalarında sütyen kart diye bir uygulama çıkmış. Bir sütyen aldığınızda size bu kartı veriyorlar. Her sütyen alışınızda – ilki dahil- oraya bir mühür basılıyor. 9. sütyeni de aldıktan sonra 10.su ücretsizmiş. Bu kampanyanın tarih olarak bir sınırı yok, süresiz yani. Ben alın derim. Özellikle süper soft serisi ve toparlayıcı özelliği olan sütyenleri inanılmaz rahat. Yumuşacıklar ve terletip yapışmıyorlar fukara sümüğü gibi. Acık tuzlular ama değer bence. (bana pahalı gelen size gelmez belki, ortalama 40tl’den başlıyor fiyatlar. Ama şu an 10Tl indirim uygulanan ürünler ve 2.si 19Tl’ye gelen ürünler var. Bakın derim.)



Neyse cicişler. Uzun zamandır yoktum, birden çok yüklenip kayışı yaktırmayayım. Umarım bundan sonra her hafta sonu girer ve yazarım. Özlemişim burayı çünkü :)


Bbye :)